Özel Uyum Psikolojik Destek ve Aile Danışmanlık Merkezi
Sıkça Sorulan Sorular


Çiftle psikolojik danışma/aile psikolojik danışması nedir?
      
“Çiftle psikolojik danışma”, genel olarak “aralarında evlilik bağı olsun olmasın bir kadın ile bir erkek arasındaki, görece uzun süreli veya uzun süreli olması planlanan ve duygusal, cinsel, ekonomik vb. paylaşımların olduğu ilişki ile ilgili sorunlarda, bir çiftin katıldığı psikolojik danışma sürecidir”.

“Aile psikolojik danışması” ise genel olarak “aile içi ilişki ve etkileşim örüntüleri ile ilgili sorunlarda, anne ve/veya baba ile birlikte, çocukların ve/veya varsa, konuyla/sorunla ilgili ailenin diğer üyelerinin katıldığı psikolojik danışma sürecidir”.

Çiftle psikolojik danışmanın/aile psikolojik danışmasının kökenleri aynıdır; her ikisi de aynı yaklaşımı, –sistem yaklaşımını- temel almaktadır: “Eşler/aile üyeleri arasında karşılıklı bir bağ olduğu için eşlerin/üyelerin davranışları, diğer eşin/her bir aile üyesinin ve bir bütün olarak çiftin/ailenin esenliğini, işlevselliğini olumlu ya da olumsuz yönde etkiler. Bu nedenle, ilişki/aile ortamında ortaya çıkan sorunlar, en iyi biçimde ilişki/aile ortamında çözülebilir”.

Çiftle psikolojik danışma/aile psikolojik danışması oturumları, bireysel psikolojik danışmadan farklı olarak, genellikle yaklaşık 90 dakika sürer. Çiftle psikolojik danışmada/aile psikolojik danışmasında, bireysel psikolojik danışmaya göre genellikle daha kısa sürede sonuca ulaşılır; fakat, bu süre de gene, haftada bir olmak üzere 3–4 oturum ile 27–28 oturum arasında değişir. Çiftle psikolojik danışmada/aile psikolojik danışmasında, eşler/aile üyeleri oturumlara genellikle bir arada katılırlar. Ancak, eğer psikolojik danışmanınız -özellikle sürecin başlarında- gerekli görürse size, çiftle psikolojik danışma/aile psikolojik danışması süreci kapsamında eşler/aile üyeleri ile bireysel oturumlar yaparak çalışmayı önerebilir.

Çiftle psikolojik danışma/aile psikolojik danışması oturumlarında psikolojik danışmanınız öncelikle, taraf tutmadan, eşler/aile üyeleri arasında eşitliğe ve saygıya dayalı, açık bir iletişimin kurulmasını sağlamaya çalışır. Bunun yanında, çiftle psikolojik danışmaya/aile psikolojik danışmasına katılacak çiftlerdeki/ailelerdeki bireylerin, eğer ilişkilerini geliştirmek istiyorlarsa, birbirlerini suçlamadan kendi düşüncelerini, duygularını ve davranışlarını gözden geçirmeye hazırlanmaları gerekir.

Grupla psikolojik danışma nedir?
    
      
Grupla psikolojik danışmada, bireysel psikolojik danışmada olduğu gibi psikolojik danışmanınızla bire bir görüşmezsiniz. Bunun yerine, -grubun amacı doğrultusunda- yaşadıkları sorunlar aynı ya da farklı olan ve genellikle 6 ile 12 arasında kişiden oluşan bir “küçük-grup” içinde psikolojik danışmanınızla bir araya gelirsiniz. Grupla psikolojik danışma oturumları, bireysel psikolojik danışmada olduğu gibi genellikle haftada bir yapılır; ancak, bireysel psikolojik danışmadan farklı olarak genellikle yaklaşık 2 saat sürer. Grupla psikolojik danışma oturumlarının sayısı ise psikolojik danışmanın oluşturduğu grubun türü, amacı ve yapısı gibi grup özelliklerine bağlı olarak değişiklik gösterir.

Grupla psikolojik danışmaya katıldığınızda –gene, bireysel psikolojik danışmadan farklı olarak- sizinle benzer sorunları yaşayan başka kişilerden yardım ve destek alabilir, sorunlarınızı çözmede çeşitli yöntemler öğrenebilir ve siz de onlara yardımcı ve destek olabilirsiniz. Ayrıca, grup içinde kendinizin ve başkalarının davranışlarını gözlemleme olanağı bulur; başkalarının sizi nasıl gördüğüne, davranışlarınız hakkında ne düşündüğüne ve ne hissettiğine ilişkin geri bildirimler alabilir ve aynı biçimde, siz de onlara geri bildirim verebilirsiniz. Bu özelliklerinin yanında, grupla psikolojik danışma, bireysel psikolojik danışmaya ve çiftle psikolojik danışmaya/aile psikolojik danışmasına göre genellikle daha ekonomiktir.

Panik atak nedir?


Panik atak günümüzde sıklıkla çarpıntı, nefes alamama, kasılma, bayılma, gibi fiziksel belirtiler, ölüm korkusu, önemli bir hastalığı olduğuna inanma gibi olumsuz düşüncelerle ortaya çıkan bir ruhsal hastalıktır.
    
Kişi kapalı alanlarda durmakta zorlanır, ulaşım araçlarına binmek konusunda sıkıntılar yaşar, kalp krizi geçirip öleceğini düşünür. Kalp rahatsızlığı olduğu düşüncesine yoğunlaşır defalarca tetkikler yaptırır, sonuçlar olumlu çıksa dahi buna inanmaz. Bazı durumlarda sokağa dahi çıkamayan, uzun yolculuklara gidemeyen vakalarla karşılaşılmaktadır.

Cinsiyet olarak kadınlarda daha sıklıkla görülen bu rahatsızlığın erkeklerde de son yıllarda artış gösterdiği gözlemlenmektedir.

Panik atak özellikle şehir hayatında yaşayan, yoğun iş ya da sosyal stres yaşayan ve yapısal olarak içe dönük ve duygularını fazlaca belli etmeyen ve paylaşmayan kişilerde görülmektedir. Panik ataktan korunmak için iş hayatı-sosyal hayat dengesinin kurulması, kişilerin duygusal tacizlere karşı kendilerini savunmaları, kendilerine mutlaka zaman ayırmaları, sosyal hayatlarını geliştirmeleri, duygu ve düşüncelerini güvendiği insanlarla paylaşmaları gerekmektedir.

Panik atak belirtileri yaşayan kişilerin öncelikle organik tetkiklerini yaptırmaları daha sonra ise psikolojik yardım almaları gerekmektedir. Panik atak tedavisi sürecinde zaman zaman geri dönüşler olabilir, bu durum korku ve güvensizlik yaratmamalıdır. Panik atak tedavisinde ileri durumlarda psikiyatrik yardım istenmelidir.

Panik Atak yaşayan kişilerin atak durumlarında derin ve düzenli nefesler almaları, kendilerini sakin olmaya telkin etmeleri, olanakları varsa o anda düz bir yere sırt üstü yatmaları, kaslarını gevşetmeleri gerekmektedir. Her yaşanan kalp çarpıntısının bir kalp hastalığı olmadığını düşünülmelidir.

Panik Atak düzenli psikoterapilerle tedavi edilebilen bir rahatsızlıktır. Fakat bazı durumlarda panik atak hastalığının önemsenmediği görülmektedir. Panik atak tedavi edilmediğinde ilerleyebilen ve kişinin tüm iş ve sosyal hayatını olumsuz etkileyebilen bir rahatsızlıktır.

Psikolojik danışma gerçekten işe yarıyor mu?    

     
Bugüne kadar, özellikle yurt dışında yapılan binlerce bilimsel araştırmanın, tutarlı bir biçimde psikolojik danışmanın genel olarak yararlı olduğu sonucuna ulaşmış olması tartışılmaz görünmektedir.

Araştırmalar, psikolojik danışma alanların, almayanlara göre sorunlarının çözümünde anlamlı düzeyde daha fazla ilerleme kaydettiklerini göstermektedir. Başka bir deyişle, psikolojik danışma, danışanların şikâyetlerinin azalmasını ve işlevselliklerinin artmasını kolaylaştırmaktadır. Ayrıca, psikolojik danışma, sadece doğal iyileşme sürecini hızlandırmakla kalmaz; aynı zamanda, gelecekteki olası sorunlarla da başa çıkılabilmesi için genellikle, ilave stratejiler ve yöntemler de kazandırır. Üstelik araştırmalar, psikolojik danışmayla sağlanan yararların, birçok danışanda etkilerini uzun süre koruduklarını da göstermektedir.

Psikolojik danışma nedir?     

      
Psikolojik danışma, "bireylerin (danışanların) kişisel, sosyal, eğitimsel ve mesleki alanlarda gelişmelerini, bu alanlarda karşılaştıkları sorunlarla başa çıkabilmelerini ve genel olarak yaşamlarını doyum alarak sürdürebilmelerini amaçlayan, psikolojik danışman tarafından sunulan profesyonel bir yardımdır.”

Psikolojik danışma, özünde, bir değişim sürecidir. Danışan olarak siz, birey, çift/aile veya grup hâlinde psikolojik danışmanınızla bir araya gelir, birlikte bir psikolojik danışma ilişkisi kurarsınız. Bu ilişkide, psikolojik danışmanınızın sağladığı yargılayıcı ve tehdit edici olmayan, güvenli bir ortamda, düşüncelerinizi, duygularınızı keşfetme ve ifade etme olanağı bulursunuz. Böylece, psikolojik danışmanınızla işbirliği içinde, yaşadığınız sorunlarla ilgili düşüncelerinizi, duygularınızı ve davranışlarınızı gözden geçirir; kendi hedefleriniz ve seçimleriniz doğrultusunda, sorunlarınızın çözümüne ilişkin yeni ve daha işlevsel düşünceler, duygular ve davranışlar geliştirirsiniz.

Bu olumlu değişimi başarılı bir şekilde gerçekleştirmeniz için psikolojik danışmanınız, değişim sürecini kolaylaştırıcı, bilimsel olarak desteklenen çeşitli beceriler, kuramlar/yaklaşımlar ve teknikler kullanır.

Psikolojik danışmanlar ilaç yazar mı?     

      
Hayır. Psikolojik danışmanlar ilaç yazmaz; ilaç, sadece psikiyatristler veya diğer tıbbi personel tarafından yazılabilir. Ancak, merkezimiz, çeşitli kuruluşlarla ve uzmanlarla işbirliği yapmaktadır. Eğer psikolojik danışmanınız ve siz, bir psikiyatristle konsültasyon yapmanın sizin için yararlı olacağına karar verirseniz; psikolojik danışmanınız, merkezimizin işbirliği yaptığı bir psikiyatristle görüşmenizi sağlayabilir. Psikiyatristle yaptığınız ön görüşmeden sonra, psikolojik danışma süreciyle birlikte –eğer psikiyatristiniz önerdiyse ilaç kullanmayı seçebilir veya reddedebilirsiniz. Fakat, ilaç kullanmaya bir kez başladıktan sonra ilacın dozunu değiştirmeyi veya ilacı kesmeyi kendi başınıza denemeden önce- size ilacı yazan psikiyatristle mutlaka görüşünüz.

Psikolojik danışmaya ihtiyacım olduğunu nasıl anlarım?   
 
      
Bu soruya kesin bir cevap vermek pek kolay değildir. Hemen herkes, yaşamı boyunca zaman zaman çeşitli güçlüklerle karşılaşır. Bu durum, yaşamın bir parçasıdır. Çoğu insan, yaşamında karşılaştığı güçlükleri, yalnız başına ya da ailesinin veya arkadaşlarının yardımıyla aşmaya çalışır ve bu girişimlerinde genellikle başarılı olur. Ancak, sorunların türü, karmaşıklığı ya da yoğunluğu nedeniyle, bazen bu girişimler yeterli olmayabilir. Bu tür durumlarda profesyonel bir yardım almak, size daha çok yarar sağlayabilir.

Aşağıda, psikolojik danışmaya duyulan ihtiyacın yaygın göstergelerinden bazıları sıralanmıştır:

- Zamanınızın büyük kısmında çökkünlük, mutsuzluk hissediyorsanız,
- Genelde üzülmediğiniz şeyler için sık sık ağlıyorsanız,
- Genel bir kaygı, korku duyuyorsanız,
- Çabuk kızıyor, alınıyor, insanlarla anlaşamıyorsanız,
- Aşırı yorgunluk veya uykuyla ilgili sorun yaşıyorsanız,
- Eşinizle ilişkinizden, evliliğinizden veya aile yaşamınızdan doyum almıyorsanız,
- İştahınız genel olarak aşırı derecede azaldıysa ya da arttıysa veya bir kerede kontrolsüz biçimde yiyorsanız ve içiyorsanız
- Yalnızlık, kimsenin sizi anlamadığını hissediyorsanız
- Olağan etkinliklerinizden zevk almıyorsanız
- Umutsuzluk hissediyorsanız, geleceğe ilişkin umudunuzu kaybettiyseniz
- Genel bir gerginlik, heyecan duyuyorsanız
- Kendinize yönelik yıkıcı davranışlarınız varsa
- Kontrolünüzü kaybettiğinizi hissediyorsanız
- İşiniz veya eğitiminizle ilgili üzerinizde aşırı derecede stres/baskı hissediyorsanız
- Karar vermekte güçlük çekiyorsanız
- İşlerinizi, sorumluluklarınızı, öncelik sırasına koymakta zorlanıyorsanız
- Dikkatinizi toplamakta, konsantre olmakta güçlük çekiyorsanız
- Kendinize veya bir başkasına zarar vermeyi düşünüyorsanız
 
Eğer bu listedeki durumlardan birini ya da birkaçını bir süredir yaşıyorsanız ve bunu çözümlemek için profesyonel yardım alıp almamayı düşünmeye başladıysanız, bir psikolojik danışmana başvurmanızın zamanı gelmiştir, denebilir.

Sınav kaygısı nedir? Nasıl başa çıkılır?  
   
      
Herhangi bir alanda özellikle eğitim alanı için kullanılan bu evrensel kavram; başarıyı olumsuz olarak etkileyen gereğinden fazla, abartılı bir şekilde yaşanan heyecan, konsantrasyon bozukluğu, sinirlik, korku gibi duyguların başarıyı düşürmesi, çalışma ile orantısız olarak başarı elde edilmesini ifade etmektedir.

Sınav kaygısı beyinde bir tür karışıklık, gürültü yaratmakta, yetenekleri bloke etmekte ve hatırma fonksiyotunu dumura uğratmaktadır. Beyin ve sinir sisteminin senkronize olarak çalışmasını önlemekte ve açık olarak düşünmeyi engellemektedir.

Araştırmalar göstermektedir ki, öğrencilere bir takım stratejiler öğretildiğinde sınav kaygısı ile başa etmeleri ve bazı kritik sınavlarda başarılı olmaları olası olmaktadır.Sınav Kaygısının Nedenleri; Sınav kaygısı çok çeşitli nedenlerden kaynaklanmakta olup, özellikle ailelerin yüksek beklentilerinin neden olduğu bilinmektedir. Çocuğun aile tarafından yeteneklerinin üzerinde zorlanması, komşu ya da akraba çocuklarıyla mukayese edilmesi, üniversitenin hayattaki tek seçenek olduğunun vurgulanması, sınav sonucunda aşağılanacağı düşünceleri, sınavda başarısız olacağına ilişkin önyargılar ve ailelerin koşullu sevgileri gibi nedenler sınav kaygısına yol açmaktadır. Sınav kaygısı gencin geleceğini olumsuz olarak etkileyen, bu nedenle çok çalıştığı halde peşpeşe girdiği sınavlarda gerçek bilgisini gösterememesine yol açan başarının önünde önemli bir engeldir.Sınav kaygısı, sınav esnasında aşırı terleme, baş ağrısı, kasılma, mide ağrıları, kusma ve hatta bayılma gibi fiziksel tepkilerde yol açabilmekte bazı durumlarda sınav kaygısı depresyona yol açabilmekte, öğrenci bildiği halde soruları yapamamakta bazen sınavı yarıda bırakıp sınav salonundan çıkabilmektedir.

Sınav stresi terapilerle, psikolojik sorunların çözülmesiyle makul ölçülere indirildiğinde öğrenci zihinsel yeteneklerini kullanabilip gerçek kapasitesini sınav sonucuna yansıtmakta kendisi ve ailesi için beklenen kariyerlere ulaşabilmektedir

Sınav kaygısı yaşayan öğrencileri aileleri durumu soğukkanlılıkla karşılamalı, eğer aile içinde bir çözüm bulunamıyorsa mutlaka bir uzmana başvurulmalıdır.        

Tipik bir psikolojik danışma oturumunda neler olur?   
 
      
Tipik bir psikolojik danışma oturumunda, psikolojik danışmanınızla rahat bir ofis ortamında buluşup konuşursunuz. Bu konuşma, tam bir güven içinde istediğiniz konuyu/sorunu gündeme getirmekte özgür olduğunuz normal bir karşılıklı konuşma şeklinde gerçekleşir. Aranızdaki konuşma, bazen akıcı bir biçimde ilerler bazen de konuşma sırasında kısa bir sessizlik meydana gelir. Psikolojik danışmanınız, konuşmanız için size yardımcı ve destek olacaktır. Bunun yanında, psikolojik danışmanınız arada sırada size, oturum içinde yazılı egzersizler yaparak veya canlandırma yapma, rol oynama gibi çeşitli tekniklerle çalışmayı da önerebilir.
     
 
 
Pro WEB